Saturday, April 30, 2011
The Cup Of Pride
It was one of those WOW Moments. Eyes were glued to the television and the heart skipped a beat when Dhoni played the perfect captains knock and hit the ball to SIX and wow...India won the World cup after the long wait of 28 years..:-). The Golden Moment :-):-):-) Cant put enough smileys....
It was not only a perfect gift for we the Indians but indeed the most deserving gift to Sachin who has been waiting for this since 1992.
This time right from quarters it was all a tough match. The quarter finals with Australia...Semis with Pakistan which almost was like world cup final and then came the final with Srilanka. When India lost the toss...ooooppsssss...it felt awful and almost took half the confidence away. But when Srilanka made a score of 275 it still gave some hope..Hope that now still we have a chance to win.
Actually this time we had some friends at home..and we had called our friends to see the India - Pakistan Match => The semis. As everyone is aware this match meant more than the finals at that moment. And wow...it was an amazing performance from our bowlers and we won. So we wanted to make sure that the luck works..and so the same gang of people sat together for the finals. One side our kids were shouting hurray..out and all kinds..and other side we were all fighting. In the semis..one of our friends..used to get some production support call and whenever he went out getting a call Pakistan was losing a wicket..and so we tried the same for finals..but it didnt work..and the luck was bad for me..whenever I was sitting in front of TV India was losing the wicket..so i almost was sitting alone in my bedroom and was checking scores in i phone..whenever out of curiosity i came out..we lost Tendulkar,Virat kohli and then..finally when Dhoni and Gambhir was playing..i thought its okay to come and see..but the minute i came out..Gambhir was gone..i still feel guilty as if he missed his century becoz of me ;-).
Finally I came out only for Dhonis six :-).
Though there is lots to write about Tendulkar, Yuvraj, Zaheer khan, Harbajan and everyone who are part of the team my heart indeed keeps replaying Dhonis six. He has been a wonderful captain and especially in the match that was full of pressure..and with lots of expectations all over, a stadium full of crowd waiting for the golden moment...he handled it in a great manner.
A good leader is one who knows the way, goes the way and shows the way..and that was Dhoni..:-)
Really hats off to Dhoni and his team for giving India the long awaited Cup of Pride.
Jai Hind.
Thursday, April 28, 2011
GRİ
Bugun taksimde paris ece elmasla bulustum güzel bir çekim gerçekleştirdik tabi şuan görmüş olduğunuz çekimler değil .Bunlarda bugün çekildi ama bahsettiklerim bunların dışında. Benim hem styling ını yaptıgım ve aynı zamanda çektiğim fotoğraflar onları baska bır yerde kullanıcagımız için şuan paylasamıyorum. Ayrıca burdan çekim için Paris Ece Elmasa da teşekkürler .
Uzun zamandır gri renkte bir kumaş pantolon arıyodum ama bulamıyordum geçenlerde İGS nin bir mağzasında buldum bu kumas pantolonu direk sizlerle paylaşmak istedim . Kumaş pantolondan konu açılmışken bence kumaş pantolon çok rahat ve her türlü spor kıyafetle kolaylıkla kombinliye bilirsiniz. Ben bu ara bu pantolonu uzun süre giymeyi düşünüyorum.
Botlar vintage . Arkasındaki zımbaları ise eski bir kemerimi keserek ben yaptım .
.
pant - İGS
boots - VİNTAGE
jacket - APART
t shirt - H&M
wristwatch- FOSSIL
cachet jacket - OPTIMO
Just a story that makes me cry so much…
Just a story that makes me cry so much…
Boy: I saw her today
Girl: I saw him today
Boy: It seems like its been forever
Girl: I wonder if he still cares
Boy: She looks better than before
Girl: I couldn't stop staring at him
Boy: I asked how things were going
Girl: I asked about his new girlfriend
Boy: I'd choose her over anygirl I'm with
Girl: He's probably really happy right now
Boy: I couldnt look at her without starting to cry
Girl: He couldn't even look at me
Boy: I told her I miss her
Girl: He doesn't mean it
Boy: I meant it
Girl: He didn't mean it
Boy: I love her
Girl: He loves his new girlfriend
Boy: I held her for the last time
Girl: He gave me a friendly hug
Boy: Then I went home and cried
Girl: Then I went home and cried
Boy: I lost her
Girl: I still love him
Wednesday, April 27, 2011
Portal 2 Wallpaper
Portal 2 Wallpaper: Right click to save
Portal 2 is a puzzle game series that uses a "portal gun" to teleport player's character and or simple objects to solve the game. There are some cool game element that enrich the game play experience and fun such as laser redirection, tractor beams, and special paint-like gels.
Portal 2 so much fun wallpaper to download right click on image and save or just click to portal to image location.
Portal 2 Wallpaper |
Portal 2 Wallpaper |
Portal 2 Wallpaper |
Portal 2 Wallpaper HD |
Portal 2 Wallpaper Skull |
Portal 2 Wallpaper |
DARİO MORENO
a Şuan sizlere çok önemli bir ismi taktim etmek istiyorum. Benim daha dün gece uykumun tutmadığı saatlerde trt turk kanalında bir röportajda 2 saniye gecen ismiyle tanıdığım . Dorio moreno yu sizlere taktim etmekten gurur duyuyorum .Aşşagıda uzun uzun okuyacak olduğunuz vikipedini internetten aldım çünkü bu kadar önemli bir kişinin hayatını tam anlamıyla öğrenmenizi istiyorum . Şunuda belirtmek istiyorum ne kadar çok Türk sanat camiasındaki insanların sürekli birilerini taklit ettiklerini söyleselerde aslında geriye ve ileriye dönüp baktığımız zaman dünyaya mal olmuş ve mal olabilecek bir sürü sanatçımız var ama ne yazıkki bu ismleri ancak öldükleri zaman benim gibi bir şans eseri tv de geçen 2 saniyelik ismiyle öğreniyoruz
Onu fanatik bir İzmir´li ve bu toprakların insanı yapan en ilginç hareketlerinden birini 1968 yılında Paris´te düzenlenen Latin Amerika Şarkıları Festival´inde yapmıştır. Fransa adına yarıştırılıp, 1. seçildiğinde göndere Fransız Bayrağı çekilirken, müdehale edip, göğsünden Türk Bayrağı çıkarıp Ben Türk´üm ve İzmir´liyim demiştir. Hatta zamanında Fransa´da Jean Marais´den sonra en iyi Gardroba sahip kişi olarak bilinmekteydi. Meşhur Franbuaz rengi Cadillac arabası efsanedir. Bir çok dünya turnesine çıkar, Rio Karnavallarına çokça katılmıştır.
Moreno, 3 Nisan 1921 tarihinde Aydın'da doğdu. Tren istasyonunda çalışan babası trajik bir şekilde vurulup ölünce yetim kaldı. Bu olaydan sonra Annesi ile Izmir'e geldi. Dört kardeşi daha olan Moreno, annesi Madam Roza tarafından geçim sıkıntısından dolayı yetimhaneye (Nido De Guerfanos[1]) verildi. Dört yaşına değin yetimhanede kalan Moreno daha sonra Yahudi ilkokulunu bitirdi.
Gençlik yıllarında pek çok değişik işte çalıştı. En yakın çocukluk dostu Alber Dinar'dır. Çalıştığı yıllarda kendini yetiştirdi ve Kardıçalı işhanında yanında getir götür işlerinde çalıştığı İzmir'in ünlü avukatlarından birinin kâtipliğine yükseldi. Ayrıca geceleri Milli Kütüphane'ye gidip Fransızca çalışıyordu. Yine bu sıralarda başlayan gitar merakını eline geçen bir gitar aracılığı ile geliştirdi.
Aynı dönemlerde Bar-Mitsvah törenlerinde şarkılar söylemeye başladı. Gençlik çağlarında kendi semtinde ve İzmir'de iyice tanınır olmuştu. Moreno askerliğini II. Dünya Savaşı sıralarında piyade olarak Akhisar Orduevi'nde yaptı. Burada caz orkestrasında solistlik yaptı ve yine Konya ile Adana'daki askeri yerlerde sahneye çıktı. Askerlik döneminde müzik ile daha içli dışlı olan Moreno İzmir Kordon'da bulunan NATO binasının yerindeki Marmara Gazinosu'nda da sahneye çıktı. Moreno ilk konserini ise Konak vapur iskelesinin üzerindeki gazinoda verdi. Moreno müzisyenliğini biraz daha ilerletince annesi Madam Roza ile birlikte Mithatpaşa Caddesi üzerinde bulunan Karataş semtindeki Asansör Sokağı'na taşındı. (Sokağın bugünkü adı Dario Moreno Sokağı'dır. Halk arasında bu sokak ve çevresi "Asansör" olarak anılır.)
Gittikçe daha da ünlenen Dario Moreno'nun ünü İzmir Palas otelinde iyice parladı. Askerlikten sonra ise Moreno bir süre İstanbul Fenerbahçe'deki Belvu Gazinosu'nun sahnesine çıkmaya başladı. Bu arada Moreno, Ankara'da bulunan Bomonti Gazinosu'nda sahne almak üzere iki gün için Ankara'ya gitti. Ancak iki yıl Ankara'da kaldıktan sonra tekrar İstanbul'a dönebildi ve Fritz Kerten'in orkestrasına solist olarak girdi. Moreno Ankara'da kaldığı yıllarda Orhan Veli ile oda arkadaşlığı da yapmıştır. İstanbul'da bir yıl boyunca çalıştıktan sonra Atina'ya geçti. Burada çalışırken Paris'te bulunan bir emprezaryoya telgraf çektikten sonra oraya gitti. Moreno burada ilk olarak Perto Del Sol Müzikholü'nde sahneye çıktı. Paris'teki ilk yılları başarısızlık yıllarıdır. Almanya'daki Amerikan askeri kulüplerinde bir müddet şarkı söyledikten sonra Fransa'da ilk defa Jezabel şarkısı ile olağanüstü bir başarı elde etti. Paris'te; daha sonra Cannes'da bulunan Palm Beach Oteli'nde şarkı söyleyen Moreno daha sonra söylediği "Adieu Lisbon" ve "Cou Courou Cou Cou" isimli kalipsolar ile ününü pekiştirdi. İstanbul'da yanında çalıştığı Fritz Kerten ile annesini yanına aldırdı. Fritz Kerten'in adını Andre Kerr'e çevirterek piyanist olarak yanına aldı.
Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu Moreno'nun şarkılarına Türkçe söz yazmışlardır. Moreno Jacques Brel'in yazıp sahneye koyduğu ve başrolünü oynadığı L'Homme de la Mancha adlı müzikal eserde Sancho Pancho rolünü üstlendi. Dario Moreno ayrıca 32 filmde rol almıştır.
Moreno'nun ölümüne ilişkin söylentiler değişiktir. Bunlardan birisi 1 Aralık 1968 günü İstanbul Hilton Oteli'ndeki odasında ölü bulunduğudur. Öbürü ise havaalanına taksi ile giderken geçirdiği bir kalp krizi sonucunda öldüğüdür. Kendisi İzmir'de gömülmesini vasiyet ettiği halde, ölümünün hemen ardından annesi Madam Roza oğlu Moreno'yu gömülmek üzere İsrail'deki Holon kenti gömütlüğüne götürmüş ve Moreno orada toprağa verilmiştir.
Dorio Moreno nun müziklerine youtubeden ulaşabilirsiniz ben sizler için iki tane link paylaştım
HATIRALAR HAYAL OLDU - http://www.youtube.com/watch?v=nzxJjPQLrR4
LA MARMİTE - http://www.youtube.com/watch?v=sGcuf1enIP8&feature=fvwrel
Onu fanatik bir İzmir´li ve bu toprakların insanı yapan en ilginç hareketlerinden birini 1968 yılında Paris´te düzenlenen Latin Amerika Şarkıları Festival´inde yapmıştır. Fransa adına yarıştırılıp, 1. seçildiğinde göndere Fransız Bayrağı çekilirken, müdehale edip, göğsünden Türk Bayrağı çıkarıp Ben Türk´üm ve İzmir´liyim demiştir. Hatta zamanında Fransa´da Jean Marais´den sonra en iyi Gardroba sahip kişi olarak bilinmekteydi. Meşhur Franbuaz rengi Cadillac arabası efsanedir. Bir çok dünya turnesine çıkar, Rio Karnavallarına çokça katılmıştır.
Moreno, 3 Nisan 1921 tarihinde Aydın'da doğdu. Tren istasyonunda çalışan babası trajik bir şekilde vurulup ölünce yetim kaldı. Bu olaydan sonra Annesi ile Izmir'e geldi. Dört kardeşi daha olan Moreno, annesi Madam Roza tarafından geçim sıkıntısından dolayı yetimhaneye (Nido De Guerfanos[1]) verildi. Dört yaşına değin yetimhanede kalan Moreno daha sonra Yahudi ilkokulunu bitirdi.
Gençlik yıllarında pek çok değişik işte çalıştı. En yakın çocukluk dostu Alber Dinar'dır. Çalıştığı yıllarda kendini yetiştirdi ve Kardıçalı işhanında yanında getir götür işlerinde çalıştığı İzmir'in ünlü avukatlarından birinin kâtipliğine yükseldi. Ayrıca geceleri Milli Kütüphane'ye gidip Fransızca çalışıyordu. Yine bu sıralarda başlayan gitar merakını eline geçen bir gitar aracılığı ile geliştirdi.
Aynı dönemlerde Bar-Mitsvah törenlerinde şarkılar söylemeye başladı. Gençlik çağlarında kendi semtinde ve İzmir'de iyice tanınır olmuştu. Moreno askerliğini II. Dünya Savaşı sıralarında piyade olarak Akhisar Orduevi'nde yaptı. Burada caz orkestrasında solistlik yaptı ve yine Konya ile Adana'daki askeri yerlerde sahneye çıktı. Askerlik döneminde müzik ile daha içli dışlı olan Moreno İzmir Kordon'da bulunan NATO binasının yerindeki Marmara Gazinosu'nda da sahneye çıktı. Moreno ilk konserini ise Konak vapur iskelesinin üzerindeki gazinoda verdi. Moreno müzisyenliğini biraz daha ilerletince annesi Madam Roza ile birlikte Mithatpaşa Caddesi üzerinde bulunan Karataş semtindeki Asansör Sokağı'na taşındı. (Sokağın bugünkü adı Dario Moreno Sokağı'dır. Halk arasında bu sokak ve çevresi "Asansör" olarak anılır.)
Gittikçe daha da ünlenen Dario Moreno'nun ünü İzmir Palas otelinde iyice parladı. Askerlikten sonra ise Moreno bir süre İstanbul Fenerbahçe'deki Belvu Gazinosu'nun sahnesine çıkmaya başladı. Bu arada Moreno, Ankara'da bulunan Bomonti Gazinosu'nda sahne almak üzere iki gün için Ankara'ya gitti. Ancak iki yıl Ankara'da kaldıktan sonra tekrar İstanbul'a dönebildi ve Fritz Kerten'in orkestrasına solist olarak girdi. Moreno Ankara'da kaldığı yıllarda Orhan Veli ile oda arkadaşlığı da yapmıştır. İstanbul'da bir yıl boyunca çalıştıktan sonra Atina'ya geçti. Burada çalışırken Paris'te bulunan bir emprezaryoya telgraf çektikten sonra oraya gitti. Moreno burada ilk olarak Perto Del Sol Müzikholü'nde sahneye çıktı. Paris'teki ilk yılları başarısızlık yıllarıdır. Almanya'daki Amerikan askeri kulüplerinde bir müddet şarkı söyledikten sonra Fransa'da ilk defa Jezabel şarkısı ile olağanüstü bir başarı elde etti. Paris'te; daha sonra Cannes'da bulunan Palm Beach Oteli'nde şarkı söyleyen Moreno daha sonra söylediği "Adieu Lisbon" ve "Cou Courou Cou Cou" isimli kalipsolar ile ününü pekiştirdi. İstanbul'da yanında çalıştığı Fritz Kerten ile annesini yanına aldırdı. Fritz Kerten'in adını Andre Kerr'e çevirterek piyanist olarak yanına aldı.
Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu Moreno'nun şarkılarına Türkçe söz yazmışlardır. Moreno Jacques Brel'in yazıp sahneye koyduğu ve başrolünü oynadığı L'Homme de la Mancha adlı müzikal eserde Sancho Pancho rolünü üstlendi. Dario Moreno ayrıca 32 filmde rol almıştır.
Moreno'nun ölümüne ilişkin söylentiler değişiktir. Bunlardan birisi 1 Aralık 1968 günü İstanbul Hilton Oteli'ndeki odasında ölü bulunduğudur. Öbürü ise havaalanına taksi ile giderken geçirdiği bir kalp krizi sonucunda öldüğüdür. Kendisi İzmir'de gömülmesini vasiyet ettiği halde, ölümünün hemen ardından annesi Madam Roza oğlu Moreno'yu gömülmek üzere İsrail'deki Holon kenti gömütlüğüne götürmüş ve Moreno orada toprağa verilmiştir.
Dorio Moreno nun müziklerine youtubeden ulaşabilirsiniz ben sizler için iki tane link paylaştım
HATIRALAR HAYAL OLDU - http://www.youtube.com/watch?v=nzxJjPQLrR4
LA MARMİTE - http://www.youtube.com/watch?v=sGcuf1enIP8&feature=fvwrel
Tuesday, April 26, 2011
hello BODY
Şimdi yaz geliyor, malum tatil planları yapıyoruz . Ama ! akla ilk gelen bikini ve mayoların içerisine nasıl girileceği .
Ben kendimden bahsetmek istiyorum biraz benim yağlarla bir sorunum yok karın bölgemdekileri saymazsak . Ama yaza kadar biraz daha kas yapsam fena olmaz . Yaz tatilini girmeden 2 ayım kaldı bu ayıda spor salonunda harcamak biraz zor gözükse de başka çarem yok.
Asıl erkekleri bırakalım da; bence bu durumu daha fazla düşünen ve yoğun bir tempo içerisine giren bayanlar pazartesi günü spor salonuna gittiğim zaman bayanların birden iki katı derecede artması onların bu dertlerinin ne kadar çok olduğunu gözler önüne serer gibi benim onlara tasfiyem gün içerisinde yemek öğünlerini beşe çıkarmak ve bunun doğrultusunda her yemekten önce en az bir bardak su içmeleri ki bunu sabahları aç karna da yaparlarsa ne güzel olur tabi su içerisine 1 kaşık elma sirkesi de vücudun yakamadığı yağları yakmasın da bir numara aslında. Sporda en önemli etken tabi ki. Bu yazıyı yazma planım ortada yoktu. böyle tasfiyeler vermekte en azından şuan için. Ama can sıkıntısı sonucu çekindiğim fotoları sizinle paylaşmak istediğim için altına da spontane olarak gelişen bu yazıyı yazıyorum.
No name ayakkabıyı ilk gördüğüm zaman ne kadar kaba bulmuş olsam da sanki gardropumda olması gerekiyormuş gibi aldım . kaç kere giydim diye sorarsanız 1 kere markete giderken giydim . en fazla 200 m falan gitmişimdir sanırım.
H&M den almıs olduğum bu sapkkanın üzerisinde hiçbirşey yokktu, cok sade oldugu için taç ve ismimin baş harfini yaptım.
shoes -NO NAME
suspended body -HASANKOCA
shorts - MAVİ
hat - H&M
Monday, April 25, 2011
Monday !!
Sıkıcı bir Pazar günü kuşkusuz adından belli değimli zaten Pazar o ne çirkin bir isim, pazartesiyi müjdeleyen gün . Neyse benim Pazar günüyle alıp veremediğim bir şeyde yok zaten . Benim bu ara kendimle alıp veremediklerim var. Bir haftadır hasta olduğum için market dışında evden dışarı adımımı atamıyorum . İstanbul un yağmur yağmasa da sürekli kapalı olan havası beni iyice bunalıma sokuyor .
Asıl üzerinde durmak istediğim pazartesi günü teslimim var dersin adı buluş kompozisyon, isminden hiçbir şey anlaşılmasa da beklide okulda almış olduğum en iyi derslerden bir tanesi. Bu derste tam anlamıyla renk dahisi olabilirsiniz cidden çok zor olsa da bitirdiğiniz zaman işte bitti, başardım gibi laflarla övünebilirsiniz ama siz artık renk adamısınız renkler e bakış açınız değişiyor; düz bir duvarda leke görseniz bile ona artık lekeden çok ,bir renk olarak bakıyorsunuz.
Kısaca dersten de bahsetmek istiyorum aslında bu ders Türkiye de sadece Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi tekstil ve moda tasarımı bölümünde veriliyor . 1 dönemde tam anlamıyla 45 tane iş yapıyorsunuz. Yuh dediğinizi duyar gibiyim . Bende diyorum yuhhhhhhh
Neyse biz bunu geçelim şimdi ben 1 haftadır sürekli hasta olarak yattığım için çizim yapmayı bırakın; yapmayı düşünmedim bile, ama bugün benim çizim günüm pazar . Yarına teslimim var, ilham gündüz gelmez gece gelir, havanın kararmasını bekler, ışıklar yanar , tv açılır ,ve masanın üzerinde duran kağıt ve kalemler adeta bana bakarlar hişt bakar mısın dercesine .
Bu durum içerisinde yapabileceğim en fazla 5 iştir zaten bunun 3 işi de yarımdır. Bununla yetinip yatmaya geçerim .
Sabah 10 suları uyanamıyorum karabasanlar gitmiyor. Rüyam da Kadıköyden Eminönüne geçiyorum tam vapur kıyıya yanaşacak o da ne Eminönü karışmış. taşlar ,sopalar havada uçuşuyor. Bir süre sonra vapuru hedef alan töreristler bütün cephaneyi adeta üzerimize boşaltıyor ben burada korku panikle uğraşırken birden doğuda sınır bölgede bir sınıfta buluyorum kendimi dersteyim tanımadığım insanlar dışarıda çığlıklar, sesler yükseliyor yüzlerce insan kırmızı üniformalarla okulun önünden geçiyorlar bir yandan ev arkadaşımın geldiğini zannedip uyandır beni diye yalvarıyorum meğerse ben hala rüyadayım neyse ki zar zor uyandım . Rüya tabirlerine bakamadım bile ama baya gerilmiştim
Bir oh çekerek kalktım yataktan yüzümü yıkadım ve masanın üzerindeki çizimlerimi toplayım okula gittim .
bag- G.A ITALY
jean-MANGO
shoes-ADIDAS
jacket-HIPERBOL CLUB
Sunday, April 24, 2011
En cool Festıval !! İstancool 2011
Dünya çapında festivaller düzenleyen Londra merkezli Liberatum ve Türkiye’deki resmi ortağı İstanbul’74 bir kez daha, farklı yaratıcı dünyalardan uluslararası isimleri, festivalin kurucusu ve artistik direktörü Pablo Ganguli ve festivalin kreatif başkanı Demet Müftüoğlu Eşeli ile birlikte 27 – 29 Mayıs 2011 tarihlerinde İstanbul’da buluşturuyor. İstancool, Türkiye ve dünyanın önde gelen yaratıcı isimlerini İstanbul’da bir araya getirerek, evrensel zihinleri açmaya ve etkisi altına almaya hazırlanıyor.
İtalyan yönetmen Luca Guadagnin’in “I Am Love” adlı filminde baş rol oynayan, Oscar’lı oyuncu Tilda Swinton.
Sanat, tasarım, moda, edebiyat, film, müzik ve fikir alanında etkili bir festival olmayı hedefleyen İstancool 2011 . İstanbul’un ufku açık bir dünya şehri profilini destekler nitelikte, 3 günlük bir kültürel buluşma programı oluşturuyor..
The Hole'un solisti Courtney Love.
İstancool Festivali’nde, yılda iki kez yayımlanan İngiliz moda ve kültür-sanat dergisi AnOther Magazine de yaratıcı çözüm ortağı olarak yer alıyor.
Oscar'lı yönetmen Milos Forman.
Türk ünlü isimlerin kimler olacağı ise, henüz onay aşamasında
Spider-Man 1-2-3, Eternal Sunshine of the Spotless Mind ve Sofia Coppola’nın yönettiği Marie Antoinette filmlerindeki rolleri ile tanınan Kirsten Dunst.
İngiliz yönetmen, fotoğrafçı ve kavramsal sanatçı Sam Taylor-Wood.
R.E.M grubunun solisti Michael Stipe
Saturday, April 23, 2011
patient is a post
Ben yazın gelmesini iple çekerken ,askılı bodyleri ,şortları sandaletleri hayal ederken; havaların inatla ısınmaması ve üzerine grip olmam sağlığımdan başka bir şeyi düşünmemem gerektiğini bana anlatır gibi. Ama ben buna inat ne kadar hasta olsam da sizler için bugün kısa bir çekim yaptım .
boots : vintage and hasan koca modifiye
tulum : Mango
jean tunic: ZARA
black tunic : ROUTE
belt : ÜMİT ÜNAL
BAG: Hasan Koca
silver imprint
rings : top man
headphones: phılıpsmp4: phılıps
phone: black berry
Friday, April 22, 2011
ఏమి జీవితం రా …..
ఏమి జీవితం రా …..
కాలేజి లో ఉన్నన్నాళ్ళు చదువులు ఎప్పుడు అయిపోతాయ్ , exams నుంచి విముక్తి ఎప్పుడు వస్తుంది , job లో డబ్బులు ఎప్పుడు సంపాదిస్తాం అని తొందర పడతాం . ఉన్న జాబును వదేలయసే ఈప్పుడు చూడు again job search లో నా .. నా తిప్పలు పడి కనపడిన ప్రతి company interview attend అయి , ఏదోలా job సంపాదిస్తాం .
Job join.
First month - no work.only enjoy - all happies
Second month - work + enjoy – ok
Third month - only work. no enjoy - problem starts
అప్పటికి office politics తెలుస్తాయ్ .
పక్క team లో manager మంచోడు అయుంటాడు.
పక్క team లో అమ్మాయిలు బావుంటారు.
పక్క team లో hikes బాగా ఇస్తారు.
పక్క team లో work అసలే ఉండదు.
మనకి మాత్రం రోజు festival..
చేసిన పనికి ... చెయ్యని పనికి దొబ్బించుకోవటమే . ఒక్కో client ఏమో పిచ్చి నా .. requirements ఇస్తాడు . అవి పని చెయ్యవు అని తెలిసి కూడా అలానే చెయ్యాలి . అర్ధ రాత్రి support లు . onsite వాడిని బూతులు తిట్టి పారిపోదాం అనిపిస్తుంది . కానీ office లో net connection free and coffee free అనే ఒక్క ఆలోచన ఆపేస్తుంది . మనకి ఒక batch తయారవుతుంది .
ప్రతి రోజు TL, PM ని తిట్టుకుంటూ ఒక ఆరు నెలలు గడిపేస్తాం . ఇలా loop లో పెట్టి కొడితే రెండు ఏళ్ళు అయిపోతాయ్ . అప్పటికి కళ్ళ చుట్టూ black circles, వేళ్ళు వంకర్లు , మెడ నొప్పులు ... పిచ్చ నా .. జబ్బులు అన్ని వచ్చేసి ఉంటాయ్ . సొంత అమ్మ , నాన్న , అక్క , చెల్లి , అన్న , తమ్ముడి నే చుట్టం చూపుగా చూడటానికి వెళ్తుంటాం . ఒక వేళ bro/sis ఉంటే , వాళ్ళే .. s/w field లో ఉంటే .. అర్ధం చేసుకొని తిట్టటం మానేస్తారు . అలా లేకపోతే phone చేసిన ప్రతిసారి సంజాయిషీ .
salary పడుతూ ఉంటుంది . bonds కి అని , mutual funds కి అని , credit card bills కి అని కట్టి కట్టి .. సంపాదించింది అంతా ధార పోస్తాం . ఇంకేమన్నా మిగిలితే తెలివైనోడు అయితే home loan మీద , మనలాంటి వాడు అయితే గాలి తిరుగుడు మీద తగలేసేస్తాం .
ఇలా జీవితం ప్రశాంతంగా సాగుతూ .. ఉండగా one fine day ఎవడో ఒక ex-colleague / colleague పెళ్లి settle అయింది అని పిలుస్తాడు . మనకి ఒక అమ్మాయ్ ఉంటే బావుండు అనే ఒక వెర్రి ఆలోచన పుడుతుంది . మన s/w field లో బావున్న అమ్మాయిలు అంతా booked, married or north indians అయి ఉంటారు . అక్కడే వంద లో 95 మంది filter అయిపోతారు . మిగతా ఐదు లో 4 మందిని "friend" కంటే అక్కా .. అని పిలవటం better అనేటట్టు ఉంటారు . ఆ మిగిలిన ఒక్క అమ్మాయ్ కోసం team అంతా కొట్టేసుకుంటూ ఉంటాం . ఆ అమ్మాయ్ ఎవరితోనూ commit అవ్వకుండానే అందరితో free గా బతికేస్తూ .. ఉంటుంది . One more fine day పెళ్లి card ఇస్తుంది . ఇంకేముంది Heart breaking లా దేవదాస్ లా గడ్డం పెంచేసుకొని .. ఆ అమ్మాయి మంచిది కాదు అని deciding. next day నుంచి ఇంకొకళ్ళకి trying.
Reviews వస్తాయ్ . " నువ్వు excellent, నువ్వే లేనిదే company లేదు , కత్తి , కేక , కమాల్ , etc, etc ... " అని చెప్పి ఊరించి చివర్లో .. "but" అంటారు . తీరా చూస్తే నీ salary లో ఇంకో సనక్కాయ్ పెంచాం , పో .. అంటారు . Resume update cheyyali అని గత ఆరు నెలలు గా తీస్కుంటున్న decision ని మళ్ళా ఒకసారి స్మరించుకుని .. అలా ఇచ్చిన సనక్కాయల మీద బతికేస్తుంటాం .
… ఛీ .. ఎదవ జీవితం !!!
Thursday, April 21, 2011
Subscribe to:
Posts (Atom)