Amsterdam da geçirdiğimiz 2 günün ardında ilk trenle Viyana ya gidiyoruz. Acele ediyoruz çünkü biran önce otele yerleşip; Madonna konser biletlerimizi almamız gerekiyor. Ayrıca bu Avrupa da ki ilk tren yolculuğumuz.
Pazar sabahı Viyana ya varıyoruz. Şehrin sokaklarının bomboş olmasından dolayı biraz şaşkınız. hızlı bir şekilde otele yerleştikten sonra konser biletlerimizi alıp konser saatini beklemek üzere otele dönüp hazırlanıp çıkıyoruz. Stadyuma vardığımızda şehrin boş sokaklarının sebebini anlar gibiyiz. Daha fazla uzatmak istemiyorum muhteşem bir konserdi ve kesinlikle hayatımda eğlendiğim en iyi konserdi Madonna'dan daha çok dans ettim diyebilirim.
Öncelikle şunu diyebilirim ki Viyana Avrupada gezdiğim altı ülke, dokuz şehir arasında gördüğüm en temiz ve düzenli Avrupa şehri.
Bu müzeye aşık olacaksınız. Doğanın gerçekten en büyük sanat eseri olduğunu size gösteriyor. Altın madeni şekil verilmeye ihtiyacı olmadığını size gösterir gibi .Bu müzede yer yüzündeki bütün maden ve değerli taşlardan tutun marstan parça bile var.
Sizi en çok etkileyecek en önemli bölümlerden bir tanesi de karadan denize kadar bütün vahşi hayat canlılarının dondurulmuş bedenleri de burada sergileniyor.
Ayrıca müze üzerinde aktif bir sergi salonu buluyor. Burada müze çizgisine uygun sergiler düzenleniyor. Bu karede günümüzde Amerika da yaşanılan gerçek hikayelerden bir tanesi konu alınmış.
Museum Quartier bölgesi bütün müzelerin karşılıklı olduğu bir bölge; Burası Viyanın başta görülmesi gereken en önemli bölgesi.
Burada modern sanat alanında yapılan sergiler buluyor hatta bir tanede moda müzesi var çok fazla görsel olduğu için bu kısmı tek bir postta toplamaya karar verdim önümüzdeki günlerde sizinle onuda paylaşıcam.
Kullanımı dışında estetik anlamda da sizi tatmin eden sokak objeleri; şehir ruhunun ne kadar canlı olduğunu gösterir gibi. Bisiklet parkı ve reklam panoları gerçekten çok hoş.
Son olarak da modern, kübik sokak koltukları . XOXO HASAN KOCA Beni izlemeye devam edin :)
No comments:
Post a Comment