Showing posts with label obezite. Show all posts
Showing posts with label obezite. Show all posts

Friday, June 29, 2012

Sütünüz artarken kilonuz azalsın

Obezite ve metabolizma uzmanı Dr. Ayça Kaya, annelere sütlerini artırırken, kilo vermelerine de yardımcı olacak 10 ipucu veriyor.

Some studies have found breastfed children grow up healthier and are less likely to become obese
Birçok kadının en güzel rüyasıdır bir çocuk sahibi olabilmek. Ancak hamilelik ve süt verme dönemi ise bazen kilo alma açısından bir karabasana dönüşebilir. İlk hamile kalındığında çevreden, sen iki canlısın iki kişilik ye gibi telkinler, doğumdan sonra süt artırma kaygısına dönüşür ve süt artsın diye lohusa şerbetleri ve yüksek kalorili tatlılar yenilerek çok fazla kilo alımı ortaya çıkabilir. Obezite ve metabolizma uzmanı Dr. Ayça Kaya, annelere sütlerini artırırken, kilo vermelerine de yardımcı olacak 10 ipucu veriyor.
Eğer hamile kalmayı planlıyorsanız veya lohusalık döneminde iseniz işte size kilo almadan süt artırmanın yolları:
1) Gebelikten sonra otoimmun tiroid hastalıklarının ortaya çıkmasında bir artış olur. Eğer lohusalık depresyonunuz var ise ve kilo artışı yaşıyorsanız bu açıdan öncelikle bir iç hastalıkları uzmanına muayene olmanızda fayda var. Hem tiroid, hem şeker hem de genel metabolizmanızın değerlendirilmesi iyi olur.
2) Toplumda şekerli yiyeceklerin ve içeceklerin anne sütünü artırdığı ile ilgili yanlış bir inanış vardır. Bu tür yiyecekler sütü artırmaz. O nedenle loğusa şerbetleri, hazır meyve suları, şeker eklenerek yapılmış kompostolar, helvalar, tatlılar ve çikolatalardan uzak durun.
3) Sütü artıran en önemli madde sudur. Ne kadar çok su içerseniz o kadar çok sütünüz olur. Özellikle her yemekte 2 bardak su için. Yediğiniz her meyveden sonra su için. Ortalama 10-12 bardak su içmeye özen gösterin.
4) Su oranı yüksek olan sebzeler ve meyveler çok süt yapar. Her yemeğinizin yanında bolca yeşil salata yiyin. O nedenle salatayı baş tacı yapın. Ancak içine yağ, mayonez ve salata sosu koymayın. Nar ekşisi, limon, sirke ve 1 tatlı kaşığını geçmeyecek şekilde yağ ekleyebilirsiniz. Su oranı yüksek olan ıspanak, pazı, kara lahana, yeşil fasulye gibi sebze yemeklerine sofranızda daha çok yer açın. Bu sebzeleri pişirirken kıymalı veya yumurtalı olarak hazırlamak besin kalitesini yükseltir. Ama eğer kıymalı yemek sevmiyorsanız yanında ayrıca köfte olarak hazırlayabilirsiniz.
5) Taze sıkılmış meyve suyu, ayran, maden suyu ve şekersiz bitki çaylarını içecek olarak tercih etmekte fayda var.
6) Yağlı yiyeceklere karşı dikkatli olun. Kızartmalar, pastane ürünleri, kurabiyeler, kıymadan yapılan etler, cipsler, çerezler, kremalı yiyecekler kalori oranları yüksek yiyeceklerdir. Küçük miktarda yenildiğinde çok fazla kilo yapabilir.
7) Süt veren annenin gece kalkmaları nerede ise bir rutindir. Emzirmek ayrıca enerji ihtiyacını artırır. Ancak geceleri kalktığınızda karnınız zil çalsa bile sakın ağzınıza bir lokma koymayın. Çünkü gece insan vücudu depolamaya daha eğilimlidir. Gece yediğiniz bir lokma gündüz yediğiniz 10 lokmaya bedeldir. Çok acıkırsanız sadece 1 bardak su için ve sabah güzel bir kahvaltı yapacağınızı hayal edin.
8) Emziklilik dönemi kilo vermek için bulunmaz bir fırsattır aslında. Çünkü insan vücudu süt yapmak için bir enerji harcar. Harcanan bu enerji özellikle ilk 2 ayda çok fazladır. Nerede ise günde 2 saatlik spor yapmaya bedeldir. O nedenle doğru yiyecek tercih yapmayı bilirseniz biraz da hareketinizi artırırsanız haftada 1- 1,5 kilo kaybedebilirsiniz.
9) İşte size sütünüzü artıracak, bebeğinizin gazını alacak bir tarif: 1 yemek kaşığı rezene, 1 yemek kaşığı ıhlamur, 1 yemek kaşığı papatya, 1 tatlı kaşığı tane kimyon ve 1 tatlı kaşığı anason. Porselen bir demliğe bu ölçülerde bitkileri koyun ve üzerine 2 fincan kaynar su ekleyin. Demliğinizin üzerine bir havlu ile kapatın. Yemeklerden hemen sonra bu çayı içtiğinizde bebeğinizin gazı daha az olur. Sizin de sütünüz daha bol olur.
10) Tuzlu yiyecekler, her ne kadar su ihtiyacını artırarak su içmeyi teşvik etse de vücuda bazı zararlar verebilir. Turşu, salamura yapılmış yiyecekler, tuzlu çerezler, şarküteri ürünleri, hazır soslar, tuzlu peynirler ve zeytinler gizli tuz oranı yüksek besinlerdir. Bu besinler eğer çok tüketilirse tuz vücuttan atılırken kemikten kalsiyum çekeceği için kemik erimesi yapabilir. Özellikle gebelik ve lohusalıkta kalsiyum ihtiyacı artar. Eğer fazla tuzlu yenirse bu durum kişinin ayrıca kalsiyum ihtiyacını artırarak kemik erimesini tetikleyebilir. O nedenle tuz oranı yüksek besinlerden kaçınmakta fayda var.

Monday, June 25, 2012

Çevre baskısı şişmanlatıyor.

Toplum baskısı, bazen farklı dinler, bazen cinsel tercihler, bazen de farklı sebeplerle ayrımcılığı körükleyebiliyor. 

Bir poz çarpma: Dört yarışmacılar gururla eğrileri gösterilecek

Dilara Koçak

Şişman bireylerin de böyle bir baskı altında olduğunu hatırlatmak isterim...
 
Zayıf ve daha çekici vücuda sahip bir bireyseniz bunu fark etmediniz ki aslında bu normal, çünkü bu ayrımcılık çok belirgin olmayan bir şekilde yapılıyor. Sosyal ortamlarda veya iş görüşmelerinde maalesef diğerlerine göre daha formda olan bireylerin tercih edildiğini ortaya koyan pek çok durum var. Eğer fazla kilolu veya şişmansanız bu konudaki farkındalığınız, bazı şeyleri herkesten fazla görmenize neden olur. Toplum, şişmanlığın normal olmadığını maalesef pek çok şekilde ifade ediyor. Fazla kilosu olan çocuklar bile, daha okul günlerinin başından itibaren arkadaşlarının alaylarına maruz kalabiliyor.
 
Bu kısır döngüyü kırmak zor
 
Peki ama bu sosyal baskının sonucu ne oluyor? Bu, kilolu insanlara yardımcı mı oluyor? Tabii ki hayır, üstelik tam tersi etki bile yapabiliyor. Kilo almanın özellikle obezitenin temelinde genetik kalıtım ve klinik tablonun yanı sıra duygusal yemenin de etkili olduğu düşünülürse bu baskı, kilo sorunu olan kişiler üzerinde olumsuz etki yapıyor. Bireylerin ayrımcılığın farkında olarak hissettikleri olumsuz duygular, onları daha çok yemeğe yönlendirebiliyor. Yedikçe kilo alıyor, suçluluk ve pişmanlık duygularına kapılıyor, toplumun baskısını daha çok hissediyorlar. Kırılması gittikçe zorlaşan bir kısır döngü başlıyor. En kötüsüyse, bu baskı sonucu kilo sorunlarının sağlıksız diyetlerle giderilmeye çalışılması. Bu sağlıksız diyetler ‘başarılı’ olursa kişi sağlığını yitiriyor.
 
Özgüven aşılamak gerekiyor
 
Unutmayın ki sizin farkına bile varmadığınız bir bakışınız, surat ifadeniz, imalı bir lafınız veya iyi niyetle söylenmiş bir sözünüz, karşınızdaki insanda çok derin bir etki bırakıyor olabilir.
 
Kilo sorunu olan kişilerin mucizevi diyet arayışından çok özgüvenleri üzerine gidilmesi gerekiyor. Obezitenin psikolojisini irdeleyen araştırmacılar, terapi desteği ve bireyin çevresinin çok önemli olduğunu bildiriyor. 
 
Herkes üzerine düşeni yapmalı; eğer eşiniz, çocuğunuz, anneniz veya arkadaşınız kiloluysa, ona gerçekten yardımcı olmak istiyorsanız bunun yolu, bozuk plak gibi sürekli ‘kilo vermesini’ söylemek olmamalı. Kimse kimseyi sadece bu konuda değil hiçbir konuda yargılama hakkına sahip değil. Özellikle "güzellik" öylesine göreceli ve zamana endeksli bir kavram ki, olayı rakamsal boyuta indirmek en ilkel durum olarak karşımıza çıkıyor.
 
 
Pöpüler diyetlerin tuzağına düşmeyin
 
Bireylerin fazla yeme sebeplerini veya bozuk yemek yeme davranışlarını (ya hep ya hiç gibi veya tabağındakini sonuna kadar yeme, kutunun tamamını tüketme gibi) anlayarak çözüme gitmek gerekir. Durum, dışarıdan göründüğü kadar kolay olmayabilir. Araştırmalara göre obez bireylerin yüzde 25-30’unda klinik depresyon gözlenebiliyor. Bazen depresyondan kaynaklı obezite gelişirken, bazı vakalarda duygu durum bozukluğu, yemeğe sebep olarak obeziteyi tetikliyor. Her iki tabloda da bireyin diyet veya egzersizle başarılı sağlaması mümkün olmuyor. Bireyin mutlaka terapi desteği alması gerekiyor. Herkes ince olmak zorunda değil diye hep söylüyorum. Her bireyin kendini iyi hissettiği bir kilosu olabilir, bu ideal ölçülerden farklı da olabilir, kalıplar herkese uymayabilir. Neticede toplum, mutlulukla ince olmayı aynı kefeye koyuyor. O nedenle de, insanlar tüm yaşam sorunlarının çözümü için mantıken diyete başvuruyor. işte bu noktada kilo vermek uğruna popüler diyetlerin tuzağına düşmemek gerektiğinin önemle altını çizmek istiyorum.

Saturday, June 23, 2012

Emziren annelere beslenme önerileri.

Sütün kalitesini düşürmemek ve bebekte alerji riski oluşturmamak için annelerin emzirme döneminde beslenmelerine özen göstermeleri gerekir.

Fired: oğlu Roma ile birlikte poz verdi Mom2Mom Kristal Scott, kurucusu nedeniyle tartışmalı kampanyanın bir röntgen teknisyeni olarak ona iş ateş edilmiş
Emzirmenin  ne kadar önemli olduğunu artık her kadın biliyor. Anne süyü alan bebeklerin, almayanlara oranla kulak enfeksiyonu, mide  virüsleri ve alerji gibi hastalıklara yakalanma oranları daha düşük. Ayrıca anne sütü bebeğin ileri dönemde obezite riskini azaltıp, zekasına önemli katkıda bulunuyor. Aynı zamanda emziren annenin de meme ve  yumurtalık kanserine yakalanma,  depresyona girme riski daha düşük.
Tüm bu yararlarına rağmen, bazen anneler zaman yetersizliği veya meme ağrısı yüzünden süt vermek istemeyebiliyor. Hatta açık alanlarda çekinme/utanma/ayıplanma duyguları nedeniyle süt vermek yerine bebeği biberonla beslemek tercih ediliyor.
Bebeğini emziren annelerinse beslenmelerinde dikkat etmesi  gereken bazı noktalar var. Bebekler, anne sütüne karşı alerji geliştirmez. Ancak bazen annenin beslenmesiyle süte geçen maddeler, onları rahatsız edebilir. Bebekte aşırı ağlama, kusma,ishal, karında şişkinlik ve yanaklarda döküntüler gelişebilir. Eğer bir besin grubundan şüphelenirseniz,   bir hafta süreyle bu besinlerden kaçınmalısınız. Daha sonra az  miktarlarda alıp bebeğinizi  gözlemlemelisiniz.           
 
Dikkat edilmesi gereken gıdalar
Another breast feeding plus: Milk can block oral transmission of HIVBaharatlı yiyecekler: Aşırı  baharat kullanımı, bebeğinizi rahatsız edebilir, bu nedenle   kontrollü tüketmenizde fayda var. Eğer karın ağrısı, ishal veya kusma varsa bebeğinizin sindirim sisteminde hassasiyet yarattığı için  tercih etmemenizi öneririm.
Narenciyeler: Ananas, portakal, limon ve mandalinada bulunan asitle yüksek C vitamini, sindirim sisteminde rahatsızlığa, gazla şişkinliğe veya vücudunda   döküntüye sebep olabilir.
Bazı sebzeler: Sebzeler, annenin günlük beslenmesinde mutlaka yer almalı ancak gaz yapıcı etkileri bulunan brokoli, karnabahar, lahana ve salatalık dikkatli tüketilmeli. Bezelye de bu gruba dahil edilebilir. 
Süt Ürünleri : Eğer anne bolca süt ve süt ürünleri tüketiyorsa bebekte inek sütüne karşı alerji gelişebilir. Bu durumda karında şişlik, ya- naklarda döküntü ve ağrı oluşabilir. 
Kafein: Bebeğinizin rahat uyumasını istiyorsanız kafein alımınızı kontrol altına almalısınız. Günde bir fincan kahve yeterli. Yüksek miktardaki kafein, bebekte huzursuzluğa ve hırçınlığa sebep olabilir.
Alkol: Bu dönemde alkol almamanız en doğrusu. Ancak bir kadeh tüketebilir, bunu da emzirme sonrasına bırakabilirsiniz. Emzirmeden 3-4 saat önce alkol alımını kesmeniz de önemli.
Yer fıstığı: Bazı araştırmalarda, yer fıstığı tüketen annelerin bebeklerinde alerji geliştiği görüldü.
Doymuş ve trans yağlar: Doymuş ve trans yağ asitleri içeren yiyecekleri tüketmek, bebeğinizin beyin gelişimi için oldukça önemli omega-3 üretimini azaltabilir.
Pestisitler: Yediğimiz birçok besinin üzerinde bulunan tarım kalıntılarına denir. Bu nedenle  aldığınız besinleri  çok iyi yıkamanız veya tereddüt yaşıyorsanız yemeden önce kabuklarını soymanız gerekir.
 
DiYET YAPMAYIN
Hamilelik kilolarınızı hemen vermek istiyor olabilirsiniz ancak endişelenmenize gerek yok çünkü emzirme sırasında doğal olarak kilo vereceksiniz. İlk dört ayda her ay yaklaşık 500 gr.-1 kg. arası kilo vermek normal. Ayda iki kilodan daha fazla kilo kaybetmek, emziren anne için sakıncalı. Hamileliği 9-12 kg. alarak tamamlayan bir anne, ilk altı ayın sonunda dengeli beslenme ve etkin süt verme sonunda eski kilosuna kavuşabilir.
 
DENGELi BESLENiN
Emzirme döneminde normalkalori ihtiyacınıza ek olarak günde
300-500 kalori daha fazla beslenmek yeterli. Bu ihtiyacı; 1 su bardağı süt,
1 yumurta veya
1 köfte kadar et,
1 ince dilim ekmek ve 1 adet   meyveyle karşılayabilirsiniz.
 
BUNLARI iHMAL ETMEYiN
Kompleks karbonhidratlar: Enerji için tam tahıllar, meyve ve sebzeler tercih edilmeli. 
Sağlıklı yağlar: Tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri içeren somon, zeytinyağı, avokado, yağlı tohumlar emzirme dönemi için ideal yağlar.
Proteinler: Yağsız kırrmızı et, balık, tavuk, hindi, yumurta bebeği-nizin büyümesi için önem taşır.
Kalsiyum: Süt, peynir ve yoğurt kalsiyumun en iyi kaynaklarından.  2-3 porsiyon tüketmek yeterli.
Sebze ve meyveler: Havuç, patates, kavun, domates ve diğer sebzeyle meyveler önemli vitaminler, mineraller içerir.
Su: Her emzirme seansında bir bardak su için. Günde 2.5-3 litreye yakın sıvı almaya dikkat edin. Ayrıca bitki çayları, meyve suyu, ayran, komposto gibi sıvılar tüketin. Kompostoya şeker ilave etmeyin, meyvenin kendi şekeri yeterli.
Vitaminler: Hamilelikte   aldığınız multivitamin tabletine emzirmenin ilk aylarında da devam edin ancak aldığınız vitamine güvenerek günlük taze sebze ve meyve tüketiminizi azaltmayın. 

Wednesday, June 20, 2012

Sıvı kaloriler daha tehlikeli

Kilosuna dikkat eden ve kalori hesabı yapanlar için “sıvı kaloriler” terimi korkutucu olabilir.

Each serving of the tart cherry juice concentrate was estimated to contain the equivalent of 90 ¿ 100 tart cherries
Kilosuna dikkat eden ve kalori hesabı yapanlar için “sıvı kaloriler” terimi korkutucu olabilir. Aslında öyle de olmalı, çünkü içtiğimiz kaloriler boğazdan aşağı oldukça kolay ve hızlı gidiyor. Özellikle yaş ilerledikçe ve hareket azaldıkça her bir kalori göbeğinize veya kalçanıza koşarak gidiyor ve yapışıp kalıyor. 

Dilara Koçak
  
Bir bardak konsantre meyve suyu, limonata, şekerli çay veya kremalı kahve masum bir içecek gibi görünse de kalori dünyasında hiç de masum değil.
Örneğin 1 bardak mocha kahveyi tam yağlı süt ve krema ile içtiğinizde 300 -400 kalori almış oluyorsunuz. Kahveye ve çikolata aromasına “Beyaz” kelimesini eklemek daha da fazla kalori demek. Beyaz çikolatalı mocha için 100 kalori daha ekleyin yani 500 kalori neredeyse 1 öğünlük yemek kalorisi oysa dişleriniz hareket bile etmedi ve kolayca içiverdiniz. Özellikle de genç nesil bu aromalı kahveleri çok fazla tüketmeye başladı. Bu konuda çocukları bilinçlendirmekte fayda var, özellikle hareketsiz gençler için sıvı kaloriler tehlikeli olabilir.
Elbette mochanızı yağsız süt veya soya sütü ile yaptırmakla kalorisi 220 -250 kaloriye (yağsız sütle ve kremasız) indirilebilir. Ancak yine de her gün içmeniz halinde toplamı haftada 1540, ayda 6160 kalori eder. Ve üstelik buna günün geri kalanında içtiğiniz diğer içecekler dahil bile değil. Eğer her gün bir mocha kahve, akşamüstü bir - iki şişe gazlı içecek veya şekerli çay, akşam da bir  iki kadeh şarap içerseniz hesabı şöyle oluyor:
İçecek Kalori
Caffe mocha (normal süt ve kremalı) 400
Gazlı içecek 150
Çay ( günlük toplam 7 şeker) 140
2 kadeh şarap 220
Toplam: 910 KALORİ
Sonra günde 900 kaloriden hesaplayın; haftada 6300, ayda 25.000 sıvı kalorisi ! Ayda 25.000 eksik kalori, aylık 3.6 kg yağ kaybetmeniz demek. Üstelik sadece ufak değişikliklerle. Kalorili içecekler yerine kalorisiz içecekler seçmeyi deneyebilir ve suyu daha fazla kullanabilirsiniz. İşte size başka bir örnek
İçecek Kalori
Sütlü kahve-Latte  (kremasız ve yağsız süt) 110
Maden suyu (1-2 adet) 0
Çay (şekersiz) 0
Bir kadeh şarap 110
Gazlı içecek veya soğuk çay (şekersiz) 0
Bol su 0
Toplam: 220 KALORİ
Bu tabloya baktığınızda ilk tablodaki günlük 910 kalorinin 220 kaloriye indiğini göreceksiniz. Yani günde 690 kalori eksik almış oluyorsunuz. Bu durumda haftada 4830 ayda 19.320 kalori eksik aldınız yani hiç diyet yapmadan sadece sıvı kalorileri azaltarak ayda 2.7 kilogram yağ  kaybedebileceksiniz. Şaşırtıcı olabilir ama hesap bunu gösteriyor. Formda olmak ve sağlıklı yaşamak hiç de zor değil, yeter ki siz yiyecek ve içecekleri daha yakından tanımaya çalışın ve bu konuda emek ve çaba gösterin. Vücudunuz size hemen cevap veriyor. 
Yapılan bir araştırmaya göre su en çok tercih edilen içecek, bunu çay ve kahve, az yağlı ve yağsız süt ile soyalı içecekler takip ediyor. Ardından tatlandırılmış içecekler, meyve suları ve alkollü içecekler geliyor. Bunları tam yağlı süt ile şekerli içecekler takip ediyor. 
Sıvı kalorileriyle ilgili beş önemli nokta 
Sıvı kalorileri, açlık hissini yemek kalorileri kadar tatmin etmiyor. 
Sıvı kalorileri, mideyi yemek kalorileri kadar çok etkilemiyor ve böylece açlık hissini aynı derecede tatmin etmiyor. Bir daha yüksek kalorili bir içecek içtiğinizde bir saat sonra midenizin durumuna bakın. Nasıl hissediyorsunuz? Hâlâ tatmin olmuş hissediyor musunuz?
Yüksek fruktozlu mısır şurubunu tüketirken dikkat edin.
Bazı araştırma sonuçları obezitedeki artışı birçok gazlı içecekte, meyve suyunda ve spor içeceklerinde kullanılan yüksek fruktozlu mısır şurubuna bağlıyorlar. Şeker içermeyen içecekleri tercih gazlı içecek seviyorsanız doğal maden suyunu tercih edin.
3 Gazlı içeceklerin kullanımı obeziteye katkıda bulunabilir.
2300 genç kızla yapılan 10 yıllık bir araştırma sonucu gazlı içecek tüketimiyle kızların Beden Kitle İndeksi’nde artış olduğunu gösterdi. Gazlı içecek tüketimi arttıkça kilo alımına etkisi de artıyor.
Karbonhidratları içmektense  yemek öneriliyor. 
Yapılan bir çalışma karbonhidratları katı yiyecek yerine sıvı halinde alınca kiloda önemli ölçüde artış olduğunu gösterdi. Meyvesuyu içmek yerine kendisini yemek öneriliyor
Sürekli tatlandırıcı kullanırken ölçülü olmak lazım.
Son araştırmalar günde bir tatlandırılmış içeceğin veya sabah kahvesine atılan bir tatlandırıcının endişelenecek bir durum olmadığını gösteriyor. Ancak bundan çok daha fazlasını düzenli olarak tüketiyor veya sürekli tatlandırılmış düşük kalorili yiyeceklerden çok yiyorsanız kullandığınız ürünleri azaltmanız tavsiye ediliyor.

Tuesday, June 12, 2012

3 kanserden ikisinin sebebi; sigara ve obezite

Türkiye'de kanserin 3'te 2'sinin tütün kullanımı ve obeziteye bağlı geliştiği, bu iki etkenin kontrol altına alınması halinde kanser artışının önüne geçilebileceği bildirildi .

1 year after smoking ban sees number of heart attacks cut
ağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin, kanserin dünya genelinde artış gösterdiğini, kanseri kontrol altına alabilen sadece 5, 6 gelişmiş ülke olduğunu belirterek, “Bunun dışında dünyanın geri kalan bütün ülkelerinde kanser artış göstermektedir. Ülkemizde de artış görülmekte, bizdeki artışın 2030 yılına kadar süreceğini tahmin etmekteyiz” dedi.

Kanseri kontrol altına almış ülke örnekleri incelendiğinde esas kontrol stratejisinin tedaviye değil, erken teşhise ve kanser taramalarına yönlendirilmesi gerektiğinin görüldüğünü ifade eden Gültekin, “Bu ülkeler ancak bu şekilde kanseri kontrol altına alabilmiş. Kanseri önleme konusunda en önemli strateji tütün kontrolüdür. Elbette ki bu, devletin yasalarla yapabileceği bir şey değil. Öncelikle vatandaşımızın bu alışkanlığı kazanması gerekmektedir” diye konuştu.

Gültekin, Türkiye'de yıllık 170 bin kanser olgusu görüldüğünü vurgulayarak, “Bunların 3'de 2'si tütün ve obeziteye karşı gelişmektedir. O yüzden bizim ulusal kanser kontrol programımız olduğu gibi ulusal tütün kontrol programımızı ve ulusal obezite kontrol programlarımızı da geliştirdik. Amacımız ülkemizde, kendi bölgemizde, Avrupa'da tütün kullanımını en aza indirmiş ülke olmak, en obeziteyle savaşmış ve bu mücadelesini kazanmış ülke haline getirmektir” dedi.

KANSERLE MÜCADELE POLİTİK İSTİKRAR GEREKTİRMEKTEDİR

Bu iki risk faktörü bitirilmeden, çevresel diğer faktörlere yönlenilmesinin dikkatlerin dağılmasından başka bir şey olmayacağını ifade eden Gültekin, şöyle devam etti:

“Kanserle mücadele o yüzden siyasal ve politik istikrar gerektirmektedir. Çünkü mesela bir radyoterapi merkezi açmak değil, buişin en kolayı ancak doğrusu uzun soluklu önlemler alabilmektir. Bu önlemler, tütünü kontrol altına alabilmek, vatandaşı eğitebilmek, farkındalığını artırmak, obezitesini düzeltmek, kanser taramalarına yönlendirmektir. Bu uzun politikalar da etkilerini 15-20 yıldan erken göstermez. Sigarayı bile bıraktırsanız 15 yıl sonra etkisi görülmektedir. Son yıllarda ülkenin pek çok alanında yaşanan ekonomik gelişmişlik, bu istikrar kanser üzerine yapılan yatırımları da tabi ki etkiledi. O yüzden kontrol programları yaptık ama bunların meyvelerini 2025'li yıllardan sonra görebileceğiz. Türkiye'nin kanser kontrolünü yapmak stratejik öneme haizdir, aksi takdirde dünyada ilk 10 ekonomiye girmemiz mümkün değildir.”

Gültekin, devletin tütün kontrolüne yönelik sadece kanun ve yönetmelik yapabileceğini anlatarak, şunları kaydetti:
“Orada, burada yasaklarız tütünü ama kişi evine gittiğinde, yolda, arabasında, iş yerinde ne kadar kullanıyor? Dünya Kanser Teşkilatı 'tütün kullanma, alkolü azalt, obeziteden uzak dur, düzenli ve dengeli beslen, Hepatit B virüsüne karşı aşılan, haftanın iki günü 15 dakika hızlı yürüyüş yap, meme, kolon ve rahim ağzı kanserine karşı zamanı geldiğinde düzenli kanser taraması yaptır ve aşırı güneş ışığından kaçın' diyor. Biz bu önlemleri aldığımızda zaten birey olarak kendimizi kansere karşı korumuş oluyoruz.

Elbette çevresel faktörleri tartışalım, o bölgedeki bir fabrikanın etkisini tartışalım veya o bölgedeki başka vatandaşımıza rahatsızlık veren durumu tartışalım, araştıralım ama dikkatlerimizi bu maddelerden uzaklaştırmayalım. Benim üzüldüğüm konu bu maddeleri gerçekleştirmeden, başka konulara yöneliyoruz. Önce kendimize yapılması gerekenleri yerine getirip getirmediğimizi soralım.”

Genç kızların kilo kâbusu

Zayıf bir vücuda sahip olmak, genç kızların en büyük hayali. Ancak ergenlik döneminde metabolizmada meydana gelen değişiklikler kilo problemine neden olabiliyor.

Happy times: Measuring your waist could well put a smile on your face with the Dukan diet
Ergenlik dönemi, büyümenin hızlandığı, biyolojik değişimle cinsel ve yapısal olgunlaşmanın tamamlanıp, çocuğun erişkin görünümüne girdiği dönem. Hem kızlarda hem de erkeklerde ergenlik başlamadan önce genellikle vücut yağ oranında artışa bağlı olarak kilo alınıyor. Ancak ergenliğe erkeklerden daha önce giren kızlarda kilo sorunu daha fazla oluyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Rüştü Serter, ergenlik döneminde kilo alımını tetikleyen 5 faktör olduğunu söylüyor. Ergenlikte kilo almanın nedenlerini anlatan Doç. Serter, genç kızlara ergenlik döneminde kilo almamak için yapacakları konusunda önerilerde bulunuyor:
1- Yükselen hormon seviyesi: Ergenlik döneminde kızlarda östrojen hormonu seviyesi yükseliyor. Bu da kadınsal vücut hatlarının şekillenmesini sağlarken, yağ depolanması sonucu kilo almalarına neden oluyor.Sensible eating: October 25th is the last chance to start a diet to drop a dress size by Christmas

2- Artan iştah: Kadın vücudu yağlanmaya her zaman daha yatkındır. Vücutta değişen hormon dengelerinin etkisi ve artan iştahın da katkısıyla aşırı kilo almaya eğilim ortaya çıkıyor. Bu dönemde beslenmede yapılan hatalar da genç kızların kilo almasına neden oluyor.
3- Duygusal dalgalanmalar: Ergenlik döneminde duygusal dalgalanmalar da sık yaşanıyor. Bunlar hiç yememeye yol açabileceği gibi aşırı yeme isteğine de sebep olabiliyor. Beslenmede yapılan bu tip hatalar genç kızların hızlı kilo almasıyla sonuçlanıyor.
4- Erken ergenlik: Ergenlik çağının sonunda kızlarda salgılanan kadınlık hormonu östrojen kemiklerdeki büyüme plaklarını kapatıyor. Ergenlik dönemi boy uzamasının durması ile sonlanıyor. Bu nedenle ergenliği geç yaşayanlarda, boy uzaması bir süre daha devam ediyor. Erken ergenlikte ise genetik olarak boy uzama şansı olsa bile, kemikteki büyüme plaklarının kapanması boy uzamasını sonlandırıyor. Boyu beklenenden kısa kalan genç kızların kilo fazlalığı ile karşılaşma eğilimi de doğal olarak daha fazla oluyor. Çalışmalar, erken ergenliğe giren kızların erişkinlik döneminde daha kısa ve kilolu olduklarını gösteriyor.
5- Fiziksel aktivite eksikliği: Ülkemizde genç kızlar arasında spor yapma oranının düşük olduğu biliniyor. Ağır ders çalışma düzeninin yanında gençlere spor ve aktivite için yeterli boş zamanın kalmaması, bu dönemde hızlı kilo artışına neden oluyor.
ERGENLİKTE KİLO KONTROLÜ İÇİN…
- Sağlıklı beslenin:
 Bu dönemde özellikle genç kızların sağlıklı beslenmelerine dikkat etmeleri gerekiyor. Protein, karbonhidrat ve yağ alımını dengelemelisiniz.
- Yağdan uzak durun: Hayatın her evresinde olduğu gibi ergenlikte de kalorisi fazla yağlı yiyeceklerden ve atıştırmalardan kaçının. Öğün atlamadan meyve ve sebzeden zengin dengeli beslenin. Genç kızlık döneminde yağlı ve kalorili sağlıksız yiyecekleri kesmeniz bile otomatik olarak kilo vermenizi sağlar. 

- Sporu hayatınıza katın: Spor ve egzersizle gıdalarla aldığınız enerji fazlasını yakmanız gerekiyor. Ayrıca bu sayede vücut gelişiminin önemli bir parçası olan kas yapılanmanızı da sağlamış oluyorsunuz. 
- Şok diyetlerden kaçının: Bu dönemde boydaki artış ile kilo alımı aşırıya kaçmadan dengelenebiliyor. Kilo almanızı önlenmek amacı ile diyette aşırı kalori kısıtlanması yapısal gelişmenizi olumsuz etkileyebileceğinden dikkatli olmanız gerekiyor. Eğer kalori kısıtlanacaksa büyümenin etkilenmeyeceği içerik ve kalori düzeyinin bir uzman tarafından ayarlanması önemlidir.
- Kötü alışkanlıklardan uzak durun: Alkol ve sigara gibi maddelerden uzak durmalı ve sağlıklı yaşam tarzını kalıcı olarak benimsemelisiniz. Bu tür maddeler sağlıklı bireyler olmanızı engelleyerek zaman içerisinde kilo almanıza neden olabiliyor.
AŞIRI KİLO OBEZİTE RİSKİNİ ARTIRIYOR Ergenliğin başında alınan kilolar daha sonra boyun uzaması ile birlikte dengelenebiliyor ve obezite gelişmeyebiliyor. Ancak aşırı kilo artışı ergenlik boyunca devam ederse, genç kızlar bu dönemden obez olarak çıkabiliyor. Fazla kiloların verilmesi de her dönemde olduğu gibi zor olabiliyor. Kilo alan genç kızlar ilerleyen dönemde kendiliğinden kilo veremiyor. Mutlaka bu yönde ciddi çaba sarf edilmesi sağlıklı yaşam tarzının benimsetilmesi gerekiyor.
Ergenlik döneminde beklenenin üzerinde kilo alan her genç kızın, ülkemizde sık karşılaşılan hipotiroidi (tiroid bezinin yavaş çalışması) olasılığı için tetkik yaptırması öneriliyor.

Thursday, May 24, 2012

Karpuzun mucize faydaları

Kan damarlarını rahatlatan ve dolaşımı hızlandıran karpuz libidoyu bile arttırıyor. İşte yaz mevsimiyle özdeşleşen karpuzun mucize faydaları!

Fun and healthy: Annabel Karmel's melon pig is always a hit with children
Karpuzun besin değerleri

Karpuz ve taze sıkılmış karpuz suyu domatesten daha fazla likopen içerir. Bu maddeler vücudun çalışmasını destekler. Bir fincan dilimlenmiş karpuzda sadece 25 kalori, 6 gram karbonhidrat, 0 yağ ve 0 sodyum bulunur. Bu porsiyonda karpuz günlük C vitamini ihtiyacının % 8’ini sağlar. Karpuzda bulunan A ve C vitamini antioksidanlar olarak bilinir ve hücrelerin zarar görmesini engeller.

Kalp hastalıklarını azaltır

"Beslenme ve Kalp Rahatsızlıkları: Sebep ve Önlemler” isimli araştırmaya göre likopen, damar sertliğini azaltıyor ve iyi kolesterolü destekleyerek kardiyovasküler hastalık riskinde düşüş sağlıyor. Yüksek miktarda likopen alan kişilerde kalp hastalığı riskinin daha düşük olduğu görülüyor. Özellikle sigara içmeyen kişilerde kan dolaşımı ve kalp sağlığı yüksek oranlara çıkabiliyor.

Tansiyonu düşürür

"Amerikan Hipertansiyon Dergisi" isimli yayına bakacak olursak karpuz, obezite sorunu olan kişilerde tansiyonu düşürüyor. Daha fazla araştırma yapılması gerekiyor olsa da bugüne kadar yapılan incelemeler, karpuz ve karpuz suyunun damarlardaki basıncı azalttığını gösteriyor.

Uzmanlar karpuzun bu faydalarını belirtirken kesinlikle var olan hastalığın uygun tedavi olmaksızın iyileşmeyebileceğine de dikkat çekiyor. Bu nedenle söz konusu rahatsızlığı olan kişilerin mutlaka doktora başvurması ve beslenme düzenini danışarak oluşturması gerekmektedir.

Tuesday, May 22, 2012

Alınan her kiloyla kısırlaşıyoruz!

Türkiye’de erkeklerin yüzde 21’ini kadınların ise yüzde 42’sini tehdit eden obezite kısırlık nedenleri arasında yer alıyor.

smile
EuroFertil  Tüp Bebek Merkezi kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, çocuk  sahibi olamayan çiftlerde incelenen noktalardan birinin kilo problemi olduğunu söyleyerek, “Obezite adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep oluyor. Dolayısıyla doğal yolla gebelik oluşmasını engelliyor” dedi

Sağlık Bakanlığı'nın başlattığı ‘Obezite ile Mücadele Eylem Planı’ batılı ülkelerin sorunu olarak bilinen aşırı şişmanlık hastalığının Türkiye'de de ciddi boyutlara ulaştığını bir kere daha gösterdi. Türkiye’de erkeklerin yüzde 21’ini kadınların ise yüzde 42’sini tehdit eden obezite pek çok hastalığı da beraberinde getiriyor. Yaşadığımız çağın koşullarında sıkça karşımıza çıkan kısırlık ise obezitenin tetiklediği sorunlar arasında üst sıralarda yer alıyor. EuroFertil Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, çocuk sahibi olamayan çiftlerde incelenen noktalardan birinin kilo problemi olduğunu söyleyerek, “Obezite adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep oluyor. Dolayısıyla doğal yolla gebelik oluşmasını engelliyor” dedi. 

FAZLA YAĞ HÜCRESİ OSTROJEN DENGESİNİ BOZUYOR
Fazla sayıdaki yağ hücresinin ostrojen dengesini bozduğunu, yüksek miktardaki ostrojenin ise yumurtlamayı engellediğini ifade eden Dr. Özörnek, şu bilgileri verdi: “Yüksek vücut kütle indeksi lokal endokrin ve metabolik bozukluk yaparak küçük yani olgunlaşma problemi olan yumurta gelişimesine sebep olur. Artan kilo ile gelişen hiperandrojenizm (vücutta testesteron gibi erkeklik hormonlarının artması) ve yumurtlama bozukluğu doğal gebelik şansını düşürür. Gebe kalmak için en ideal vücut kütle endeksi 21 - 29 dur. Yapılan çalışmalarla obez kadınların yüzde 5 oranında kilo kaybetmesiyle adet düzensizliği vakaların yüzde 60’ında bu problemin ortadan kalktığı ve adetlerin tekrar düzene girdiği belirlenmiştir.”

ŞİŞMAN ERKEKLERDE TEHLİKEDE

Dr. Özörnek şişmanlığın sadece kadınları değil, erkekleri de etkilediğine dikkat çekti. Yapılan çalışmaların şişman erkeklerin sperm kalitelerinin düştüğünü belirten Dr. Özörnek, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Yapılan çalışmalarda şişman erkeklerde sperm kalitesinde düşüklükler olduğu tespit edilmiştir. Normalde erkeklerde yağ dokusundan ostrojen hormonu az miktarda salgılanmaktadır. Obez erkeklerde yağ dokusunda testesteronun östrojene dönüşmesi artar ve dolayısıyla testesteron azalır ve buna bağlı olarak da sperm kalitesi düşer. Fazla kilosu olan erkeklerde hormon düzensizlikleri ideal kiloya sahip olanlara göre daha yüksektir.”

Tüp bebek yaptıracak hastalarda ise obezite yumurtalık cevabını azaltır, yüksek doz ilaca gereksinim olur, tedavi süresini uzatır, gelişen yumurta sayısı azdır ve tedavinin yarıda kalma ihtimalini arttırır. Obez insanların bebeklerinde genetik anormallik ihtimali arttığı için, düşük olasılığı artar. Tüm bunların yanında gebelik komplikasyonlarını arttırır, kısaca sağlıklı canlı doğum oranını azaltır.

Gebelik planlayan bir bayanın meyve, sebze, karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulamasını öneren Dr. Hakan Özörnek, bunun yanı sıra günlükkalori alımının normal vücut kilosunu koruyacak şekilde ayarlanması gerektiğini ifade etti.

Sunday, May 20, 2012

Hamilelikte diyet güvenli.

The Lancet dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, aşırı şişman ya da obez anne adayları, bir diyet programıyla kilo vererek kendileri ve bebekleri için oluşabilecek riskleri azaltabilir.

Yoga is a popular exercise among pregnant women (posed by a model)
Queen Marry Hastanesi’nden araştırmayı yürüten Dr. Shakila Thangaratinam, “Diyet yapmak hamilelikte yaşanabilecek komplikasyonları da azaltacaktır” dedi. Dr. Janine Stockdale aşırı kilo alan hamilelerin uzman kontrolü altında rejime başlaması gerektiğini hatırlattı.

Friday, May 18, 2012

Ünlü diyetisyen doktorluktan atıldı.

İngiltere Düşesi Kate, Jennifer Lopez gibi birçok ünlüyü zayıflatan ve Türkiye'de de en çok takip edilen diyetisyen olan Fransız doktor Pierre Dukan’ın doktorluk lisansı iptal edildi.
'Breached medical ethics': Dr Pierre Dukan is being investigated in France after saying that thinner pupils should get higher exam marks

“Sağlıklı kiloya inen çocuklara okulda daha yüksek not verilsin” sözleri sonrası Fransız Hekimler Birliği mesleki ilkeyi ihlal ettiği gerekçesiyle Dukan hakkında şikayette bulunmuştu.

Altı ay içinde duruşmaya çıkması beklenen Dukan, mahkemenin beslenme sektöründeki parlak imajına zarar vereceği düşüncesiyle geri adım attı ve 2008'den beri doktorluk yapmadığını söyledi. 

Savunma yapmayacağını söyleyerek doktorluk lisansının elinden alınmasını kabul ettiğini iletmesi üzerine ünlü diyetisyenin Fransa’da doktorluk yapmaktan men edildiği açıklandı.

Dukan, liseden mezun olmadan önce yapılan sınavlara obezite karşıtı bir seçeneğin eklenmesini ve kabul edilebilir vücut kitle endeksine sahip öğrencilere fazladan not verilmesini önermişti.

Hekimler Birliği uygulamaya karşı çıkmıştı. 

Thursday, May 17, 2012

Çok uyuyanlara müjde.

Amerikalı bilim adamlarına göre günde 9 saat ve daha fazla uyuyan kişilerde obezliğe yatkınlık daha az görülüyor.

Sleep troubles
Washington Üniversitesi’nden uzmanlar 1088 ikiz kardeşin yaşam ve sağlık koşullarını inceledi. Araştırmada genetik faktörlerin vücut endeksi üzerinde direkt etkisi olduğu görüldü.

Son zamanlarda yapılan diğer araştırmalar obezliğin genlere bağlı olduğunu göstermişti. Uzmanlardan Dr. Nathaniel Watson, uyku yetersizliğinin obezlikle ilişkili genlerde rahatlık yarattığını belirtti. “Uyku” isimli dergide yayınlanan araştırma bir ön inceleme niteliği taşıyor.